Sesten hızlı giden tek yolcu uçağı olarak tarihe geçen Concorde, sadece dış tasarımıyla değil, iç mekânıyla da adeta bir dönemin geleceğini temsil ediyordu. Şimdi ise 2003’te emekliye ayrılan bu uçakların içi yeniden gündemde: Peki Concorde gerçekten lüks müydü?
Dar Kabin, Deri Koltuklar ve Mavi Işıklar
Concorde’un iç mekânı son olarak 2001-2003 yılları arasında British Airways tarafından modernize edildi. Kabin, dört koltuklu tek koridorlu düzende tasarlanmıştı ve 92 ila 128 yolcu taşıyabiliyordu. Uçağın iç uzunluğu 39 metreyi, genişliği ise yalnızca 2,6 metreyi buluyordu. Bu dar tasarım, uçağın süpersonik hıza ulaşmasını sağlarken yolculara da farklı bir seyahat deneyimi sunuyordu.
Yapılan son yeniliklerle birlikte koltuklar koyu mavi Connolly derisiyle kaplandı. Ayak dayama bölümleri, kafalık konturlar ve koltuk yatırma mekanizmalarıyla donatıldı. İlginç bir detay ise bu yeni koltukların eski tasarıma göre %10 daha hafif olmasıydı. Bu da yakıt tasarrufu sağlayarak yenilemenin masraflarını dengeledi.
British Airways, kabini modernleştirirken görsel eğlence sistemleri yerine yolculuk hızını ve irtifayı gösteren ekranlara sadık kaldı. Supersonik bir yolculukta geçen her dakika zaten başlı başına bir eğlenceydi: Londra–New York arası yalnızca 3.5 saat sürüyordu.
Fransız Zarafeti: Air France İç Mekân Tasarımı
Air France, Concorde iç tasarımında Fransız şıklığını konuşturdu. 1990’larda ünlü tasarımcı Andrée Putman tarafından yeniden dekore edilen kabin, beyaz ve gri tonlarda, oldukça modern bir hava taşıyordu. Özellikle ince kumaş baş dayanakları, hem hijyenik hem de konforlu bir detay olarak dikkat çekiyordu. British Airways’in plastik başlıklarına göre daha sıcak ve kullanıcı dostu bir atmosfer yaratılmıştı.
Air France’ın bu tasarımı, başlangıçta “fazla fütüristik” olarak eleştirilmiş olsa da kısa sürede beğeni topladı. Hatta bu tasarım trendi sonrasında British Airways’in de 1993’te benzer şekilde kabinlerini yenilemesine neden oldu.
Fütüristik Ama Tehlikeli
60.000 fit irtifada uçan Concorde, sıradan uçaklardan çok daha yüksekte seyrediyordu. Bu da ani kabin basıncı kaybı durumunda yolcuların yalnızca 10-15 saniyelik bilinçli hareket süresi olduğu anlamına geliyordu. İşte bu nedenle Concorde’un pencereleri oldukça küçüktü ve kokpit oksijen sistemleri özel olarak geliştirildi. Acil durumlarda pilotların dik bir dalış yaparak irtifayı hızla düşürmesi öneriliyordu.
Yine de, tüm bu riskler ve teknik sınırlamalara rağmen Concorde, ticari havacılık tarihinde benzeri olmayan bir deneyim sundu. Sadece süpersonik hızda gitmekle kalmadı; bunu yaparken zarafet ve şıklığı da kabinin her detayına işledi.



